Tore, hayatının en kırık dökük masallarının ortasında kaybolurken, sevdiklerinin ardında bıraktığı boşlukla baş başa kalır. Ruhu, masalın karanlık sayfalarında kaybolmuş gibi çaresizce dolanır, umutsuzluğun masalsı gölgesi altında sıkışmıştır.
Erik’in belirivermesi, bu masalsı dünyada bir peri masalının başlangıcı gibi gelir Tore’a. Çiçeklerin büyülü kokusu, onun ruhunda bir sihir gibi işler, umut tohumları ekilir. Ancak bu umut, zamanla gerçeklerin acımasız kılıcıyla kesilir ve sınanır.
Tore, içsel acısını unutmak için masalsı bir kaçış arayışına girişir. Partilerin sihirli dansı, alkolün büyüleyici serüveni ve uyuşturucunun gizemli dünyası, onun ruhunu daha da karanlıklaştırır, acısını daha da keskinleştirir. Ancak bu geçici kaçışlar, aslında onu daha derin bir masalın içine çeker, umutsuzluğun büyülü ormanlarında kaybolmasına neden olur.
Linn ve diğer sevdikleri, Tore’un kaybolmaması için büyülü bir kalkan gibi onun etrafında dolaşır. Onun için umut ışığını tekrar canlandırmak ve karanlığın pençesinden kurtarmak için ellerinden geleni yaparlar. Sevgi ve dayanışma, Tore’u kırık dökük bir masalın ortasından çıkarır, ona gerçek dünyanın sihrini yeniden hatırlatır.