Anadolu’nun sakin ve huzurlu köylerinden ayrılarak, İstanbul’un karmaşık ve hareketli yaşamına adım atan Zehra, üniversite hayatının önünü açmak için geçmişten kaçmak durumundadır. Yeni şehrinde kendisine güvenli bir liman bulmanın peşindeyken, içsel bir hesaplaşma sürecinin içine girmiş olur. Annesinin gençlik yıllarında bağlarını kopardığı yakın dostu Nesrin’in yanında kalması, onu yalnızca sıcak bir yuva sağlamakla kalmaz, aynı zamanda iki farklı jenarasyonun çatışma alanı haline gelir. Bu kadınların birbirlerinden farklı dünya görüşleri ve yaşam felsefeleri, günden güne gerginliği artırır. Nesrin, İstanbul’un getirdiği zorluklardan kaçarken, Zehra bu karmaşık yaşamda hayatta kalmaya çalışır. Zaman ilerledikçe, iki kadın da hayattan ne beklediklerini gözden geçirmek zorunda kalır. Sonuçta, her biri diğerinin hayatında bir yansıma olduğunu kavramak zorundadır. Bu yüzleşme, artık zaman kaybedemeyecekleri bir mesele haline gelir.