Kaosun karanlık gölgesinde, dünya adeta bir çıkmazın içinde sıkışmıştı, umut kırıntıları adeta yok olmuştu. Her geçen gün derinleşen bu karanlık, insanlığın yüreğindeki son kıvılcımları söndürmeye çalışıyordu, adeta umudu adeta bir gölge gibi boğuyordu. Bu karanlık çağda, genç Furiosa’nın adı direnişin ve cesaretin sembolü olarak anılmaktaydı, onun mücadelesi adeta bir destanın sayfalarında yazılmıştı. Yeşil Diyar’ın sessizliği, artık Dementus’un karanlık egemenliği altında kıvranıyordu, sessiz çığlıklar adeta havada asılı duruyordu. Furiosa’nın köyü, karanlığın pençesine düşerek onun hayatını sonsuza dek değiştirecekti, masumiyetin son sığınağı artık bir kabusa dönüşmüştü. Tehlikeli Çorak Araziler’in derinliklerine doğru yol aldıkça, bilinmezlik ve korku onu bekliyordu, adeta karanlığın labirentlerinde kaybolmuştu. Ölümsüz Joe’nun kalesine doğru cesaretle ilerlerken, içindeki umut ateşi hiç sönmedi, adeta bir fener gibi karanlıkta yolunu aydınlatıyordu. Ancak eve dönüş yolunu bulmak için, kendi iç dünyasının labirentlerinde bir yolculuğa çıkmalıydı, geçmişin hayaletleriyle yüzleşmeli ve kendi içindeki gücü keşfetmelidir, sadece bu şekilde gerçek bir kahraman olabilecekti.