Antik Çin’in gizemlerle dolu tarihinde, trajik bir hikaye belirir. İki kardeş, ailelerinin acımasızca katledilmesinin ardından köleliğe mahkum edilir. Ancak kader, onları bir araya getirir ve neredeyse kardeş gibi büyümelerine olanak tanır. İlk başta yaşadıkları acı ve kayıplar, onları zayıflatmaz; aksine, birbirlerine olan bağlarını güçlendirir. Birlikte, hayatta kalmak için mücadele ederler ve tüm zorlukları birlikte aşarlar. Ancak bu mücadele, büyük kardeşin ölümcül bir yaralanma almasıyla daha da zor bir hale gelir. Büyük kardeşin ölüm döşeğinde söylediği son sözler, genç kardeşi için bir sözleşmeye dönüşür. Kardeş, onun son isteğini yerine getirmek ve özgürlüğe kavuşmak için yemin eder. Ancak bu yolda, imparatorluğun içinde beklenmedik bir darbe meydana gelir. İmparatorluğun entrikalarla dolu dünyasında, genç kardeş, hem kardeşinin intikamını almak hem de imparatorluğun içsel çalkantılarıyla başa çıkmak zorunda kalır. Bu genç kardeş, umut dolu bir gelecek ve özgürlük hayaliyle dolu bir ekip kurar. Zorlu antrenmanlar ve tehlikeli görevlerle yeteneklerini geliştirirler. Ancak karşılarına çıkan tehlikeler ve entrikalar, onları sadece fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel olarak da zorlar. Her bir adımda, özgürlüklerine biraz daha yaklaşmak için mücadele ederler. Ancak imparatorluğun içindeki derin sular, onları beklenmedik sınavlara tabi tutar. Peki, genç kardeş ve onun cesur ekibi, tüm bu zorlukları ve tehlikeleri aşarak hedeflerine ulaşabilecekler mi? Yoksa bu antik Çin öyküsü, onları kendi içsel çatışmalarıyla yüzleşmeye ve imparatorluğun karmaşık dokusunu çözmeye zorlayacak mı?