Bruno, şiddetten uzak durarak suç dünyasında kendi destanını yazan bir isim olmuştur. Ustaca planladığı kuyumcu soygunları ile hem zenginlik hem de ün kazanmış, adını duyurmuştur. Ancak bu maceraların peşinde, adaletin yılmaz savunucusu polis şefi George Moreas vardır. Moreas, Bruno’nun özgürlük arzusu ve sevgilisi Thalie’ye olan derin bağlılığını kullanarak onu yakalamak için her türlü taktiği denemeye hazırdır. Ancak Bruno, her seferinde zekasıyla bu taktikleri alt ederek özgürlüğüne kavuşmayı başarır. Böylece, Fransa’nın en çok aranan suçlusu olmanın yanı sıra, halkın gözünde bir kahraman olarak da anılmaya devam eder. Onun hikayesi, toplumda adalet arayışı ve kişisel özgürlük arasındaki çatışmayı gözler önüne sererken, izleyiciyi derin bir düşünsel yolculuğa çıkarır.