Stefanie’nin her sabah gözlerini açarken, içinde kaybolmuş bir kabusun pençelerinde uyanması alıştığı bir durum haline gelmiştir. Bu kabus sadece bir zihinsel sıkıntı değil, geçmişin acı dolu yıllarından gelen bir yankıdır. 1960’lı yıllarda yaşanan korkunç bir kule faciasında hayatını kaybedenlerin çığlıklarını duymak, onun rüyalarını ele geçirir. On sekiz yaşında olan Stefanie, bu rahatsız edici rüyaların aslında büyükannesinin Ölüm ile verdiği bir mücadelenin yankıları olduğunu keşfeder. Aile içinde yıllardır gizlenen ve unutulan sırların peşine düşen genç kadın, geçmişle bugünün nasıl iç içe geçtiğini anlamaya başlar. Ölüm, onun izini sürerken, Stefanie’nin bu korkunç döngüyü kırma sorumluluğunun farkındadır. Hızla geçen zaman onun aleyhine işlerken, geçmişin acı dolu çığlıkları bir bir kendisini bulur ve gerçeklerle yüzleşmeye zorlar.